Berlin’den Sevgiler
Özellikle blog sayfama başladım başlayalı, arada gidip gördüğüm yerleri yazmayı alışkanlık haline getirdim. Bana da güzel bir anı olarak kaldığı kanaatindeyim. O yüzden bu sefer de adeti bozmayarak, Ekim başında gittiğimiz Berlin‘den bana kalanları anlatayım.
Neler yaptık, neler ettik gün gün, durak durak paylaşmaya başladım. Berlin’i merak edenlere, daha önce gitmemiş olup da gitmek isteyenlere bir faydam dokunur belki.
● Yazının 1. bölümünü kaçırdıysanız bu linkten ulaşabilirsiniz.
2. Gün : Tarih / Kültür Turu
Pub, restoran gezmek, sokaklarda plansız programsız yürümek, dükkanlara bakınmak vs çok zevkli tabi ama kalkıp farklı bir ülkeye gidiyorsanız azıcık da tarih – kültür olaylarına girmek lazım.
Neler yaşamışlar? Bu günlere nasıl gelmişler? Onları diğerlerinden ayıran kültürel özellikler neler? Biraz bunları da öğrenmek gerekiyor kanaatindeyim.
● Nerelere Gittik?
Biz de ikinci günümüzü ağırlıklı olarak Berlin’i öğrenmeye ayırdık. Malum mazisi oldukça karanlık bir o kadar da ilginç. Ama öncesinde kahvaltısıdır, birasıdır bir iki keyifli kaçamak yaptık tabi 🙂
#1 Distrikt Coffee :
Sabah kalkıp, hazırlanıp evden çıkalım diyene kadar kurt gibi acıkıyor insan. O yüzden takdir edersiniz ki güne bir kahvaltı durağıyla başladık.
Ufak bir yerdi Distrikt Cafe ama şansımız yaver gitti ve bir masa bulabildik. Açık sandviçleri, kahveleri, meyve suları her şey çok güzel ve lezzetliydi.
Bu son derece sevimli mekanın çalışanları da oldukça arkadaş canlısıydı. O yüzden şiddetle ve tereddütsüz tavsiye ederim.
● Distrikt Coffee‘in Yelp sayfasına bu linkten ulaşabilirsiniz.
#2 Hackendahl :
Geniş geniş kahvaltı ettikten ve biraz da yediklerimizi sindirelim diye yürüdükten sonra öğlen saatlerini bulduk tabi. Öğleden sonra katılacağımız şehir turunun başlangıç noktasına biraz daha yaklaşalım deyince bir baktık, Friedrichstraße‘deyiz.
Dışarıdan gördük, beğendik, girdik buraya. Çok da güzel bir yerdi, geniş bir bira menüleri vardı. Yine vintage/bohem tarzda döşenmiş, baya sevimliydi.
Berlin’de cafe, bar ve restoranların içi genel olarak oldukça başarılı dekore edilmiş diyebilirim. Hemen hepsinin ortamı rahat, samimi ve bir o kadar da güzel. Ya da biz aşırı şanslıydık hep öylesine denk geldik. 🙂
● Hackendahl‘ın Yelp sayfasına bu linkten ulaşabilirsiniz.
#3 Sandemans Şehir Turu :
Sabahtan Sandemans şehir turuna internetten rezervasyonumuzu yapmıştık. Rehberimizle Branderburg Kapısının baktığı meydan olan Pariser Platz‘da buluştuk.
Yürüyerek yapılan gezi yaklaşık 3 saat sürüyor. Gruplar aşağı yukarı 30 kişilik. Ve bir kereye mahsus olmak üzere arada 15 dakikalık mola veriliyor.
Branderburg Kapısı’ndan başlayıp yine orada bitiriyorsunuz turu. Önemli ve tarihte kritik rol oynamış pek çok yeri kapsayan geniş bir kare çizmiş oluyorsunuz başladığınız yere döndüğünüzde.
Holokost Anıtı, Gendarmenmarkt Meydanı, Humboldt Üniversitesi, içini göremeseniz ve tamamen kapatılmış durumda olsa da Hitler’in yer altı sığınağı, Sovyetlerin ele geçirip komuta binası olarak kullandığı şu anki Maliye Binası, Checkpoint Charlie, Berlin Duvarı‘nın muhafaza edilen bir kısmı, Trabi World gibi bir çok şeyi görmüş ve hikayelerini dinlemiş oluyorsunuz.
Biz inanılmaz iyi bir rehbere denk geldik. Tarih okumuştu zaten kendisi. İngiliz’di ve bir süredir Berlin’de yaşıyordu. Bilgi olarak baya donanımlı olduğu gibi epey de komikti. O yüzden çok eğlenceli bir tur oldu.
Zevkli zevkli, bizi hiç sıkmadan anlattı her şeyi. Berlin’de yaptığımız en akıllıca işti diyebilirim bu tur için.
Bilmiyorum rehberinizi seçme şansınız var mı ama bizimki Rob McCracken‘dı. İki Rob daha varmış o yüzden özellikle belirteyim dedim. Turun İngilizce olması sıkıntı yaratmazsa kesinlikle öneririm katılmanızı.
Unutmadan fiyat bilgisi de vereyim. Sandemans bahşiş yöntemiyle çalışıyor. Size baştan ücreti şu kadar turumuzun demiyorlar. Ne kadar beğendiğinize göre kendiniz karar veriyorsunuz.
Yine de tabi ortalama bir ederi var verdikleri hizmetin. Benzer tur şirketleri 15 Euro alıyormuş kişi başı. Biz rehberimizden çok memnun kaldığımız için azıcık üstünü verdik.
● Sandemans‘ın internet sitesine bu linkten ulaşabilirsiniz.
#4 Lebensmittel in Mitte :
O kadar yürüyünce ne yapılır? Tabi ki yemek yenir. Çok iyi bir restorandı burası. Gelen her şey çok lezzetliydi, porsiyonlar oldukça büyüktü ve atmosferi de rahat ve çok sıcaktı.
Biz bir problem yaşamadan yer bulduk vakitli gittiğimiz için ama normalde rezervasyonla aldıkları belli. Aslında masa sayısı çok az değil ama yine de ufak bir mekan sayılır o yüzden garanti olsun derseniz rezervasyon yaptırın.
Fiyat olarak biraz daha yüksekti diğer restoranlara göre. Ama yiyip içtiklerinizin kalitesine, porsiyonlardaki cömertliğe ve diğer Avrupa ülkelerindeki fiyatlara oranlarsanız yine süper.
● Lebensmittel in Mitte‘nin Yelp sayfasına bu linkten ulaşabilirsiniz.
#5 Kaschk :
Çok yürüdük, çok yorulduk, çok da yedik ama ne kadar çok yer görsek kardır mantığıyla ve Cuma akşamı olmasının hatırına ufak bir durak daha bulduk eve dönmeden önce. Eve dönmeden önce dediysem, gece dışarı çıkmak için dönmeden önce 🙂
Çok sevimli bir yerdi Kaschk. Kendi craft biralarını yapıyorlardı. Alt katlarında da Shuffleboard oyun salonları vardı. Tavsiye ederim.
● Kaschk‘ın Yelp sayfasına bu linkten ulaşabilirsiniz.
#6 Gece Hayatına Giriş :
★ Sisyphos :
Eminim duymuşsunuzdur Berlin’in gece hayatı oldukça renkli. Perşembe gecesi açılıp Pazartesi sabahı kapanan kulüpler, yetişkinler için eğlence parkları, Oktoberfest temalı partiler ve daha neler neler… Biz de bir iki yer belirledik ve Sisyphos‘a gittik ilk.
Kapıdaki tipler pek kibar olmasa da problem yaşamadan girdik içeri. Gece 12 gibi gitmiş olsak da hala sakindi ortalık, biraz da ondan rahat girdik sanırım. Ama beyleri uyarayım; damsız almıyorlar.
İçeride fotoğraf çekmek yasakmış, telefonlarımızın kamera kısımlarına ufak etiketler yapıştırdılar. O yüzden resim paylaşamıyorum.
Yazın epey güzel olabilecek bir yer, kocaman bir açık alanları var. Birkaç farklı bina arasındaki mini sokaklarıyla minyatür bir mahalle gibi adeta. Ses sistemleri acil güncelleme istiyor ama.
★ Berghain :
Hızımızı alamamış olacağız ki oradan da milletin anlata anlata bitiremediği ünlü Berghain‘a bakalım dedik. Hay bakmaz olaydık! Hayatımda ilk defa bir yerin kapısından çevrildim.
Yabancılara, Almanca bilmeyenlere, büyük gruplara, kız ya da erkek ağırlıklı gruplara, sırada fazla eğlenenlere, çok şıkır şıkır giyinenlere, alkol seviyesini gizleyemeyenlere, telefonuyla çok haşır neşir olanlara, kısacası herkese gıcıklar ve çok kabalar.
Dünyayı kurtarmak için asker seçiyorlar sanki! Bir de gecenin üçünde sıra bekledik o kadar. Bilsem asla gitmezdim. Alsınlar müziklerini başlarına çalsınlar haha!
Yalnız Berghain’da doruk noktasına ulaşan bu saçmalık pek çok gece kulübünde var. Kapı politikalarını okuyup öyle gidin. Benim gibi ufak çaplı bir sinir krizi geçirirsiniz sonra.
● Sisyphos‘un Yelp sayfasına bu linkten ulaşabilirsiniz.
E artık eve gidelim değil mi? 🙂 En uzun günümüz Cumaymış Berlin’de. Yazarken bir kez daha anladım. Anlat anlat bitmedi.
Bu yazıyı beğendiyseniz Seyahat bölümüne göz atmak isteyebilirsiniz.